Özlem ERMİŞ BEYHAN
Türkiye Bilişim Vakfı, geleceğin sorunları ile uğraşmak ve gençlere umut vermek için yeni bir manifesto açıkladı. Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, Türkiye’de nüfusun yüzde 50’sinin bugün 32 yaşın altında olduğunu söyleyerek, “Gençlere umut vermek zorundayız.
İçi boş bir umuttan bahsetmiyorum, bilimselliğin ne olduğunu anlatalım ve geçmişi sorgulayarak enerjimizi harcamak yerine geleceğin sorunlarına odaklanalım” dedi. Manifestoda yeni paradigmanın hikayesinin sürdürülebilirlik olduğunun altı çizildi.
Dertler hep aynı
Faruk Eczacıbaşı, yeni manifestonun ardındaki düşünce dizilimini ise şu sözlerle ortaya koydu: “Dünyanın hiçbir tarafında insanlar bizden rahat yaşamıyorlar, Venezuela’da da, Afrika’da da, İngiltere’de de, Almanya’da da… Temel sorunlar aynı; gelir dağılımı bozukluğu, küresel ısınma, jeopolitik gelişmeler. Bilinmezlik çok yoğun ve bilinmezliği nasıl değerlendireceğimizi bilemez durumdayız.
Bir sorun varsa bu sorunu çözebilmek için benzer ülkelerle biraraya gelmemiz, o çözüm ağının bir parçası olmamız lazım. Birlikte sinerjik düşünüp modeller üretmemiz lazım. Bazılarımız kendi içimize çekilmeyi tercih ediyor olabilir ama hayır, bizim gibi düşünenler olduğunu biliyoruz ve çözümü hep birlikte aramak zorundayız.”
Eczacıbaşı, Türkiye Bilişim Vakfı olarak düşünce merkezi olma görevini sürdürmeye kararlı olduklarını belirterek şöyle devam etti: “Biz bilimsellikten kopmak istemiyoruz. Duygusallık çok kolay, duygusallık veriyle rekabet ediyor. Biz veriyle çalışmak istiyoruz. Bu vizyonu gençlere aktarabilirsek, umutsuzluklarını yıkabiliriz. Fırsatlar onların elinde. Manifestomuz, geleceğin sorunları ile uğraşmak. Geçmişin sorunları ile uğraşmamak… 32 yaşın altında olan Türkiye nüfusunun yarısına umut verelim. İçi dolu bir umut verelim. Bilimselliğin ne olduğunu anlatalım.”
Bu bir kırılım çağı
Faruk Eczacıbaşı tüm dünyada gerilimin artmasının ardındaki nedenlere dair analizini ise şöyle aktardı: “Bugüne bir isim vermek istesem, buna ‘kırılım çağı’ derim. Clayton M. Christensen tarafından 1995 yılında ortaya atılan bir kavram, (distruptive) biz kırılım olarak çevirmeyi doğru buluyoruz. Her yıl neredeyse bir kırılımla karşılaşıyoruz. Bir yolda giderken bir anda farklı bir yere savruluyoruz. Her kırılım bir gri alan yaratıyor. Kontrol edilemeyen, bizi bilinmezliğe savuran bir gri alan…
Hepimiz bu değişimlerden korktuğumuz için kendimizi korumaya çekiyoruz. Var olan yönetişim sistemleri bu kompleks yapılaşmaya cevap vermeyi beceremediği için bu sistemler kendilerini korumaya çekiyor. Politikacılar kolay cevap vermeye çalışıyor. “Amerika’yı en büyük yapalım” diyor. Gerilim giderek artıyor. Geçmişten kopuyoruz, geleceğin adını vermekte zorlanıyoruz.”
Paradigma değişiyor
Kripto teknolojisinin 20 yıl sonra sağlık, hukuk alanında, iletişim alanında büyük yenilikler getireceğini anlatan Eczacıbaşı, kırılımların konsept bazında değişimlere neden olmaya başladığını söyledi. Eczacıbaşı şöyle devam etti: “Bir sistem var ve kendini zorunlu olarak korumak istiyor. Geçmişin hikayelerinden bahsettiğimizde hep geçmişte kalıyoruz. Ancak bir paradigmanın değiştiğini kabul edelim. Ben endüstri kuşağındanım. Bir endüstri temsilcisiyim ayrıca. Ama bu çağın bittiğini görmemiz, kabul etmemiz gerekiyoruz artık.
Paradigmanın değiştiğini kabul etmeliyiz. Aklınıza gelebilecek her türlü kurum, hukuktan yönetişime, ulus devlete kadar yeni bir gözlük altında yeniden değerlendirilmek zorunda. Biz geçmişe nostalji duyup keşke eksi bildiğimiz demokrasiye dönülse diye bakarsak böyle bir şey olmayacak, demokrasi insanların sesini duyurabilmesi demek, katılımcılık demek… Yeni bir modelleme gerekiyor. Yeni modelleri dünya ile birlikte düşünmemiz gerek. Ekonomide de bu böyle, hukukta da bu böyle…”
Kapağı kaldırmak zorundayız
Eczacıbaşı bu noktada bir soru sordu: “Aklınıza gelen her türlü kurumdan, ekonomi, hukuk dahil, yeni kavramlar içinde aynı kalacak? Bizim temel olarak yapmak istediğimiz geçmişten miras aldığımız sorunları değil, geleceğin sorunları ile uğraşmak. Geçmişin sorunlarını çözmeye çalışırken hep aynı şeyleri tekrarlıyoruz.
Biz yeni şeyler söylemek istiyoruz; bir kapağı açalım, bakalım şişip patlamak üzere olan balonların içinde ne var? Burada teknolojinin sürdürülebilirlik boyutuna odaklanıyoruz ama bizim odaklandığımız o içi hızla boşaltılan kavram değil. Gezegenimizi torunlarımıza, torunlarımızın torunlarına nasıl emanet edebiliriz, bunu becerebilmek… Bu sorumluluğu taşımayı becerebilecek miyiz?”
Kontrolsüzlük kaosa sürükler
“Sinerji yaratmayı bilmiyoruz. Geçmişin paradigmasına göre çok farklı bir rekabet anlayışı var bugün. 2 kere 2 ile 5 elde edebiliyorsunuz sinerji ile… Model yaratmaya ihtiyacımız var. Eski sistemler geçersizliğini kaybederken yeni sistemler bulunamıyor. Bu, kontrolsüzlük yaratıyor ancak bu dünyayı kaosa sürükler.”
Gençler oyunla gerçeklerden kaçmamalı
“Gençlerin oyunlara düşkünlüğünü görüyoruz. Bu, gerçeklerden kaçma noktasına gelmemeli. Onlara şunu anlatabilmemiz lazım: Senin yetkinliklerin var. Kendi vizyonunu belirle, yaşamını değerli kıl. Yeteneklerini belirle, gerekli kendini bilgiyle donat. Bunu illa ki bugünün eğitim sisteminde yapmak zorunda değilsin.”
En çok saygı duyduğum insanın bir hikayesi var…
“Benim dünya üzerinde en çok saygı duyduğum insanlardan biri Jane Goodall. Hayatının 50 yılını şempanzeleri araştırarak geçirdi. 28 yaşında Afrika’ya gitti, 80 yaşına kadar şempanzeleri araştırdı. 90 yaşına geldi, ayağında demir çarık, Dünya Ekonomik Forumu’na gidip hikayelerini anlattı. Dünyanın en güzel bakışlı kadını… Biz de diyoruz ki hikayelerimizi anlatalım. Gençlerimizi de bu yeni sürece doğru hikayeleri anlatırsak çekebiliriz.”
İşte Türkiye Bilişim Vakfı’nın yeni manifestosu: Sürdürülebilirlik esaslı yeni endeksler oluşturulmalı
-Toplumları dönüştürmek için bilinçlenmenin rolü kritik. Bireylerin ve toplumların yeni paradigmaya uyum sağlamaları için eğitim ve farkındalık artırılmalı.
-Genç (fluid mind) ve deneyimli (crystallized mind) zihinlerin birlikte yeni fikirler yaratmasına ve uygulamasına olanak tanınmalı.
-Çalışmaların bilimsel ve veriye dayalı yapılması özellikle önemli. Verilerin tanımı gereği geçmiş kaynaklı olması kabulüyle hareket edilmeli ve veri kirliliğinden kaçınılmalı.
-Küresel katılımcılık gözetilerek ve gezegenin bütünlüğü ele alınarak sürdürülebilirlik temelinde küresel bir kurumsallaşma modeli üzerinde çalışılmalı.
-Özellikle ekonomi ve yönetişim sistemlerinde geçmiş temel performans göstergeleri (GNP, GDP vb.) yerine sürdürülebilirlik esaslı yeni endeksler oluşturulmalı ve kullanılmalı.
-Daha sürdürülebilir, küresel, yeni, dinamik ekonomi, hukuk ve yönetişim modelleri ve kurumları geliştirilmeli ve denetim mekanizmaları oluşturulmalı.
-Bu manifesto, sürdürülebilirlik, işbirliği ve yenilikçilik temelinde, akıl karışıklığını aşarak yeni bir geleceğe birlikte adım atmak için çağrıda bulunmaktadır.
-Yüzde 50’nin umutsuzlukta kaybolmasına izin vermeyeceğiz
-Türkiye Teknoloji Vakfı yeni manifestosunu, geçmişin sorunlarını bir yana bırakıp geleceğin sorunlarına odaklanmak olarak belirledi. Faruk Eczacıbaşı, “Türkiye nüfusunun yüzde 50’si 32 yaşın altında. Gençlere umut vermek zorundayız, bizim gibi düşünenler olduğunu biliyoruz ve çözümü hep birlikte aramak zorundayız” dedi.
Dünyayı geliştirmek için yapılacak işlere bu toprakların imzasını atmak istiyoruz
Faruk Eczacıbaşı, YÖK Başkanı ile geçen hafta bir toplantı yaptıklarını ve tüm dünyadaki üniversitelerde görev yapan Türk akademisyenlere dair bir ortak çalışma başlatacaklarını açıkladı. Eczacıbaşı halen farklı ülkelerde görev yapan 12 ila 15 bin akademisyenin nerede, hangi çalışmayı yaptığına dair bir verinin bulunmadığını belirterek bir haritalama çalışmasına başlayacaklarını açıkladı.
Eczacıbaşı şöyle devam etti: “Biz bu toprakların imzasını dünyayı geliştirmek üzere atmak istiyoruz. Sesimizi duyurmak istiyoruz. 15 bin akademisyenimiz dünyanın farklı yerlerinde çalışıyor, biz onlarla imzamızı atıyoruz ama sesimizi duyuramıyoruz. Biz kendimizi nasıl dünyaya duyurabiliriz? Yoksa moralimiz gereksiz yere bozuluyor.”
Yönetim kuşağı çok yaşlı
Eczacıbaşı, “Her genç bir 5 yıl öncesinin gencine göre bile farklı kavramları kullanarak hayata başlıyor. Bugünkü yönetim kuşağı yaşlanıyor. Dünyanın yaş ortalaması 30 iken, dünya liderlerinin yaş ortalaması 62, dünya parlamentosunun yaş ortalaması 53. Bu insanlar dünyanın yaş ortalaması için karar veriyorlar. Bizi yöneten kuşak, ben dahil, bir yanda, diğer yanda dünyanın diğer yarısı…ABD tarihinin en yaşlı başkanını seçecek.”